Son Güncelleme Tarihi 3 Haziran 2022
Marka şehir kavramı herkesin fikir sahibi olması gerektiği önemli bir konu olmakla birlikte bir köşe yazısına sığdırılması mümkün değildir. Bu yüzden olabildiğince kısa ve sade bir dille Marka Şehir Kavramını sizler için ele almaya çalışcam.
Marka Şehir Mi? Marka Değeri Mi?
Sahip olduğu konum, mimari, tarih, altyapı, ulaşım, güvenlik, ticaret, kültür vb özellikleri ile diğer şehirlerden olumlu yönde ayrışarak çekim merkezine dönüşebilen şehirlere Marka Şehir diyoruz.
Unutmayın her şehir, ilçe, köy vs aynı zamanda bir markadır. Bu yerler çekim merkezi oldukları oranda birer yerleşim alanına dönüşmüşlerdir. Burada asıl önemli nokta şehrin sahip olduğu Marka Değeri‘dir. Yazının sonuna geldiğinizde ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum.
Şehirler Nasıl Çekim Merkezi Haline Geliyor?
Dünya’da bazı şehirler vardır ki coğrafi özellikleri ile jeopolitik konumları gereği kendiliğinden çekim merkezi haline gelmiştir. Bu durumu doğuştan sahip olunan bir özellik olarak görebilirsiniz. Böyle bir şehre örnek olarak da İstanbul’u gösterebiliriz. Asya ile Avrupa arasındaki deniz ve karayollarının İstanbul‘da kesişmesi bu şehri doğal bir geçiş güzergahı haline getirmiştir. Bu özelliğinden dolayı binlerce yıl İstanbul önemli bir kültür ve ticaret merkezi olarak kalmıştır. İstanbul günümüzde de Dünyanın en büyük çekim merkezlerinden biri olmaya devam etmektedir.
Bazı şehirlerin ise çekim merkezi haline gelebilmesi için özel bir ilgi ve çabaya ihtiyaç duyulur. Ülkemizde buna örnek gösterebileceğimiz şehir ise Ankara‘dır. Ankara’nın dönemin zaruretleri gereği Milli Mücadele’nin karargahı olması, akabinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin burada açılması ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti ilan edilmesi şehrin kaderini değiştirmiştir. Tüm bu gelişmelerin öncesinde küçük bir Anadolu kasabası olan Ankara, bugün ekonomik ve nüfus olarak Türkiye’nin en büyük ikinci şehri konumundadır. Kısaca Ankara ülkenin idari merkezi olduktan sonra bir çekim alanına dönüşmüştür diyebiliriz. İleride birgün idari merkez başka bir noktaya taşınırsa ve onu telafi edecek aksiyonlar yani ilgi ve çaba gösterilmezse şehir bugünkü çekiciliğinden uzaklaşabilir.
Yöneticiler Şehri Nasıl Ele Almalı?
Yukarıda da ele aldığımız gibi bazı şehirler doğuştan sahip oldukları özellikler nedeni ile daha avantajlı bir konuma sahip olabiliyor. Fakat tüm avantajlarına rağmen bir şehir iyi yönetilemediği takdirde çekim merkezi olmaktan uzaklaşabilir. Tabiki tam terside mümkün. Bu duruma yine İstanbul’u örnek gösterebiliriz. 16. Yüzyılda Dersaadet (Mutluluk Kapısı) olarak anılan İstanbul 1990’lı yıllarda şehrin yaşadığı altyapı problemleri nedeniyle Mega Köy olarak anılmaktaydı.
Bu açıdan baktığımızda şehir yöneticileri şehrin sahip olduğu tüm dinamiklere hakim olmalı ve sürekli şehirlerini daha yaşanabilir kılmalıdır. Bunu en iyi yapmanın yolu ise şehrin sahip olduğu tüm fiziksel özellikleri ile o şehirde yaşamanın sağladığı tüm somut ve soyut faydaları bir ürün olarak ele almalarından geçer. Şehir bir ürünse şehir sakinleri de birer tüketicidir. Şehir yönetiminin ortaya koyduğu ürün, şehir sakinleri üzerinde fiziksel ve duygusal tatmin yaratmalıdır. Ürününüz ne kadar başarılı ise şehrinizin marka değeri de o kadar yüksek olur.
Marka Şehir Konumlandırması Nasıl Olmalı?
Marka Şehir konumlandırması kime hitap etmek istediğiniz ile alakalıdır. Şehrinizin gelir seviyesi yüksek kişilerce mi tercih edilmesini istiyor sunuz? Eğitim seviyesi yüksek kişilere mi hitap etmek istiyor sunuz? Genç ve dinamik insanları mı şehre çekmek istiyor sunuz? Pek tabi bu soruları çoğaltabiliriz. Aynı zamanda sorduğumuz sorulardan bir karmada oluşturabiliriz.
Konumlandırmamızı yaptık ve gelir seviyesi yüksek kişilerin şehrimizde yaşamasını hedefliyoruz. Peki bu kişiler neden yaşamak için bizim şehrimizi tercih etsin? ya da şehrimizde yaşamayı tercih etmeleri için ne yapmamız gerekir? Artık bu soruların cevaplarını aramaya başlayabiliriz.
Paris, Londra, New York, Zürih ve Tokyo yarattıkları marka değeri sayesinde Dünyada ki hem en çok turisti çeken hemde en pahalı şehir olan ilk 10 şehir arasında bulunuyor. İstanbul ise Dünyada en çok turist çeken 9. şehir olmasına rağmen en pahalı olan ilk 20 şehir arasında bulunmamaktadır.
Marka Şehrin Sakinleri Nasıl Olmalı?
Bir şehri marka haline getiren en önemli unsur aynı zamanda o şehirde yaşayan insanlardır. Bir şehir yöneticileri tarafından marka yapılmak isteniyorsa altyapıya verilen önemden çok daha fazlası şehrin sakinlerine verilmelidir. Şehir sakinleri ile ortak bir karar ve bilinç oluşturularak yola çıkılması başarıyı getirecek en önemli noktalardan biridir. Unutulmamalıdır ki şehir sakinleri aynı zamanda şehrin doğal pazarlamacıları dır. Biliyorsunuz lüks ve şık bir kafeye gittiğinizde bile servis yapan garsonun ter kokuyor olması müşterinin gözünde mekanın bütün çekiciliğini yok etmektedir. Bu yüzden mekan ve insan uyum içerisinde olmalıdır. Hatta insan, mekanın her zaman birkaç adım ilerisinde olmalıdır.
Bir Şehir Nasıl Markalaşır?
Bir şehrin markalaşması için öncelikle il ve ilçe yönetimleri ile şehir sakinlerinin dayanışma içerisinde olması gerekir. Sadece il yönetiminin veya birkaç ilçe yönetiminin bu konuda çaba göstermesi ile şehrin daha iyi bir marka haline gelmesi mümkün değildir. Bu konuda genel bir mutabakata ve fikir birliğine ihtiyaç duyulur.
Teknik konuya gelecek olursak ise, şehrin bir SWOT analizinin yani şehrin güçlü ve zayıf yönleri ile şehrin değerlendirebileceği fırsatları ve şehrin marka algısına zarar verebilecek tehditleri belirlemek iyi bir başlangıç noktası olacaktır.
Bunun yanında makro ve mikro ölçekli müşteri deneyimi haritaları oluşturularak şehir sakinleri ile şehir ziyaretçilerinin yaşadığı sorunlar tespit edilmeli ve bu sorunlara çözüm üretilmelidir.
Tabiki Marka Şehir olmak için sadece alt yapının ve şehircilik hizmetlerinin yeterli seviyede olması, şehrinizin Dünya çapında bir Marka olması için yeterli olmayacaktır. Marka olmak için şehrinizin bazı konularda İLK’lere, EN’lere ve TEK’lere sahip olması gerekir. İLK’lere, EN’lere ve TEK’lere ne kadar çok sahip bir şehirseniz o kadar çok dikkat çekici ve akılda kalıcı olursunuz. Tabi bunlar şehir, ülke ve dünya bazında değerlendirilebilir.
İLK’lere, EN’lere ve TEK’lere örnekler vererek konuyu biraz daha anlaşılır kılmak istiyorum. Bu arada bazı örnekler aynı zamanda hem ilk, hem en, hem de tek olma özelliğine sahip olabilir.
İLK’lere örnek vermek gerekirse;
İlk Metro, İlk AVM, İlk Yerleşim, İlk Cami, İlk Kule, İlk Üniversite, İlk Hastane, İlk Tiyatro, İlk Pastane, İlk Otel vs..
EN’lere örnek vermek gerekirse;
En Büyük Saray, En Büyük Havalimanı, En Büyük Cami, En Büyük Kule, En Büyük Bina, En Büyük AVM, En Büyük Park, En Çok Spor Salonu, En Çok Kültür Merkezi, En Çok Üniversite, En Çok Tiyatro, En Çok Organizasyon, En Çok Müze vs..
TEK’lere örnek vermek gerekirse;
İki Kıtayı Birleştiren Tek Şehir, Üç İmparatorluğa Başkentlik Yapmış Tek Şehir,
Pazarlama Olmadan Marka Şehir Olmak Mümkün Mü?
Markalaşma çalışması aynı zamanda bir pazarlama faaliyetinde bulunulmasını gerektirir. Düşünün en iyi otellere, tarihi eserlere, restoranlara, üniversitelere ve çok kibar şehir sakinlerine sahipsiniz vs ama şehrinizde bunların bulunduğundan yarattığınız değerden hedeflediğiniz kişilerin pek azının haberi var. Bu durumda şehir yöneticileri tarafından hedeflenen kitlenen şehrimizden haberdar olmasını sağlayacak pazarlama aksiyonlarının alınması gerekir.
Sabır gösterip buraya kadar geldiğiniz için teşekkür ederim.
Bu yazı: Mimarlık Uygarlık Dergisi için kaleme alınmıştır.
Görsel Pexels’tan Levent Şimsek Fotoğrafı
Marka Şehir Kavramı ile ilgili diğer blog yazılarıma buradan ulaşabilirsiniz.
Şehirleri yönetenler okur mu acaba bu makaleyi. Marka şehirlere gelince tarihi açıdan Dünyanın en büyük Tarihi Mezarlığı İstanbul’da dır. Karacaahmet Mezarlığı…
Bir arkadaşımın Almanya’da tez konusuydu Monster Cities (Canavar Şehirler): An example İstanbul
Marka degeri çok yüksek bir sehir Istanbul. Ama hakettigi degeri bir turlu goremeyen de bir sehir ayni zamanda. Vizyon sahibi yoneticilerle nereden nereye denilebilecek bir yolculuk icin gerekenleri kisa ve öz anlatan bir yazi olmus. Kaleminize saglik.
Hem “marka şehir” kavramı hem de “pazarlama” açılarından dikkatle okunması gereken, öğretici bir yazı.
Gerçekten doğru tespitler ışığında kaleme alınmış , aydınlatıcı bir yazı.
İstanbul un ötedenberi kronikleşmiş tanıtılamama daha doğrusu akıllıca pazarlanamama sorununa parmak basmış. İyi de olmuş.
Acizane genel ile alakalı değilse de İstanbul un markalaşmsıñıñ önündeki birçok küçük (halledilebilmesi kolay ama olumsuz etkisi çok büyük) engelden biri olan türiste yönelik taksi dolandırıcılığı sorunu mutlaka cözülmeli.
Yazara teşekkurleri
Merhaba, farklı bakış açıları ile farklı bir yazı olmuş. Marka şehir hiç aklıma gelmeyen düşünmediğim bir konuydu ancak bana yeni bir görüş sundu. Teşekkür ederim kendi adıma.